Tarihçe

 

SULTANHANI TARİHİ

Sultanhanı tarih öncesi ve sonrası devirlerde birçok medeniyetlere kucak açmış, tarihi buram buram topraklarına hapsetmiş bir ilçedir. Ticaretin toplumlar arasında yaygınlaşmasıyla Anadolu’da etkinliğini hayli artırmıştır. Bizans döneminde önemli ticaret yolu uğraklarından olmuştur. Bizans dönemindeki ticaret ehemmiyeti Türkiye Selçuklu Devleti zamanında da devam etmiştir. Osmanlı Cihan Devleti’nde durum farklılaşmış eski ticari önemini yitirmiştir. Günümüzde ise yerli ve yabancı turistlerin Kapadokya bölgesine seyahatinde, kısacık bir tarihi gezintisi olarak kalmıştır.

Önemli ticaret yollarının kavşağı özelliğiyle stratejik olarak her hükümdarın dikkatini çekmiştir. Türkiye Selçuklu hükümdarları bunun bilincinde olup yol üzerinde kervansaraylar yaptırmışlarıdır. Böylelikle bugüne kadar ayakta kalamayanlar olsa da Türkiye coğrafyasında onlarca kervansaray vardır. Bunlardan en ihtişamlısı ve “Türkiye’nin en büyük kervansarayı” olma özelliğine sahip olan Sultanhanı Kervansarayı’dır. Ecdadın bize bıraktığı mukaddes emanetlerden  birisidir.


 Anadolu Selçukluları döneminde ülkemiz büyük bir imar hareketiyle karşılaştığı gibi ticari yönden de muazzam gelişmelere sahne olmuştur. Bu dönemde İpek Yolu elbette önemlidir ve yolun önemli bir kısmı Anadolu’dadır. Tarihin en uzun ve büyük karayoludur. Çin’in ipekli kumaşlarının Avrupa’ya ulaştırıldığı yoldur.[5]

Bu yüzden Türkiye’nin her karış toprağı transit ticaret yolu sayılabilir. Doğu ve batı arasındaki ticaretin karşılıklı geçişinin sağlamaktadır.

Türkiye’de, İpek Yolu ticaretinin önemli bir noktası olan Tebriz ile İstanbul’u birleştiren başlıca iki ticaret yolu vardır. Birincisi, kuzeyden Erzurum, Erzincan, Sivas, Tokat, Ankara, Bolu ve Bursa üzerinden işlemektedir. İkincisi ise daha güneyden olup Van, Bitlis, Diyarbakır, Birecik, Halep, Adana, Konya, Aksaray, Akşehir, Kütahya ve Bursa yolunu takip etmektedir. Bu geçitler Ümit Burnu ile önemini zamanla kaybetmiştir.
Selçuklu sultanları Anadolu’da ticaretin gelişmesine çok önem vermişlerdir.

Gemilerle limanlara veya Orta Asya’dan direkt yolla gelen baharat ve ipekli kumaş gibi o zaman çok revaçta olan mallar hep kervanlarla bir yerden diğer yere naklediliyordu. Kervan, Farsca’dan gelme bir sözcük olup uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan deve katır vb. yük hayvanları dizisi anlamına gelir. Kervanda deve, at ve katırlar kullanılır, her kervanda genellikle yedi deveden oluşan katarlar bulunurdu. Bir deve iklim koşullarına göre 160-450 kilo arasında yük taşırdı. Yolcular devenin iki yanına asılmış kufelerde otururlardı. Tüccar eşeğine binerek katarın başına geçer, kuşluk vaktinden akşam ezanına kadar olan 8-9 saatlik bir günde takriben 40 km mesafe alınırdı. İşte böyle bir zorlu günün sonunda dinlenmek ve ihtiyaçları gidermek için konaklama tesislerine gereksinim vardı. Kervanlar taşıdıkları yükün ağırlığına göre ağır ve hafif kervanlar diye ikiye ayrılırdı.

Ağır kervanların en büyüğü yılda bir defa Arabistan’a hacı götüren Hicaz kervanıydı. Yolculuk Konya’dan 70 günde gerçekleştirilirdi. Hac görevi ifa edildikten sonra Arabistan’dan da mal alınarak geri donulurdu. Kervanı yöneten kişiye Kervanbaşı denirdi. Kervansarayların bulunduğu ana işlek güzergahlar, Aksaray-Kayseri, Kayseri-Malatya, Kayseri-Sivas, Sivas- Amasya, Konya-Ankara, Konya-Beyşehir, Antalya-Afyon, Antalya-Adana idi. Antalya ve Alanya’dan başlayan yol; Konya, Aksaray, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum’dan geçerek İran ve Türkistan’a ulaşırdı. Kervanların bazen çok güç iklim şartları altında çok uzun mesafeleri kat etmeleri gereken Anadolu’da, Sultanlar kervanların güvenlik, ihtiyaç giderme ve konaklama gereksinmelerini karşılamak için mümkün olduğu kadar çok sayıda ve su başlarında olmasına çalıştıkları yerlerde bir vakıf hizmeti olarak, konaklama yerleri olarak kervansaraylar yaptırmışlardır. Bu kervansaraylar, han veya sultan hanı diye anılırlar.[6]

Kervansaraylar, uzaktan bakılınca bir kale, içlerine girildiği zaman bir yolun bir konak menzilinde kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilata malik olan bu binalar ne kemiyet ne de keyfiyet bakımından İslam dünyasının başka bölgelerinde emsaline rastlanmayacak bir kıymet taşırlar.[7]

Her 20 kilometre de bir kervansaray inşa etmişlerdir. Bu da ticarete ve insana verilen önemin yegane temsilidir.[8]

Selçuklu sultanları içinde, II. Kılıçarslan, I. Gıyaseddin Keyhüsrev, I. İzzettin Keykavus ve I. Alaaddin Keykubat gibi dönemine damga vuran sultanlar kervansaraylara çok önem vermişlerdir.

Tarihi kaynaklara ve bugünkü harabelere göre bu yol üzerinde bulunan başlıca kervansaraylar şunlardır: Alaiye (Alanya) civarındaki Şerefzah Hanından (II. Keyhüsrev) şimale doğru sırayla Evdir Han (I. İzzettin Keykavus), Kırkgöz Han (II. Keyhüsrev), Susuz ve İncir Hanı (Burdur ve Isparta civarında II. Keyhüsrev), Uluborluya bağlı Dadil köyünde Er-tokuş (I. Keyhüsrev- I. Keykubat zamanı), Akşehir’in garbinde İshaklı Hanı (Sahib Fahrettin Ali), Akşehir ve Ilgın arasında Altun-aba (Argıt Hanı) gibi kervansaraylar vardır.[9]

Bu kervansaraylar Akdeniz ticaretinin canlanmasına ve kara üzerinde de kervanların rahat etmesini sağlamıştır.

Konya-Aksaray-Kayseri arasında Zincirli, Obruk, Kaymaz, Zazadın (Sadettin Köprek) II. Kılıçarslan, Aladdin Keykubat, Aksaray- Ürgüp arasında Hoca Mesud, Alai (Nevşehir yolunda), Pervane, Ağzıkara, Latif kervansarayları bulunmaktadır.[10]

Bu kervansaraylar Türkiye Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra Osmanlı Devleti’nin devam etmesiyle de kullanıma açık olmuştur. Osmanlı Devleti döneminde de kervanları ağırlama görevini üstlenmiştir.
 
Kervansaraylar müslümanın müslümana ve gayri müslimlere gösterdiği en büyük misafirperverliktir. Din, dil, ırk gözetmeksizin herkese hizmet amaçlanmıştır. İslam aleminin yardımlaşma iç güdüsü bu şekilde gösterilmeye çalışılmıştır.

Kervansarayların içlerinde yatakhaneleri, aşhaneleri, erzak ambarları, ticari eşyalarını koyacakları depoları, yolcuların hayvanlarını barındıracak ahırları, samanlıkları, hamamları, şadırvanları, mescitleri, revirleri, eczaneleri, yolcuların ayakkabılarını tamir etmek için ayakkabıcıları, nalbantları ve bütün gelir gideri kontrol edecek memurları mevcuttu.[

 

YENİ GALERİLER

Belediye Yazılımı: Erkan Bilgisayar © Tüm Hakları Saklıdır.